Varoluşa Yolculuk

Güzel bir zamandan herkese merhaba:)

      İnsan ana rahmine düştüğünde, dünyadaki yolculuğuna ilk adımı atmış olur. Bu bizim seçimimiz değildir.  Bu yolculukta belirli bir yola kadar çevrenin yönlendirmesi varken, belli bir noktadan sonra (belki de tüm yaşamımızda) bizim, kendi seçimlerimiz vardır.  Önce bedenimizle bu dünyaya geliriz. Bedenen var olduktan sonra, karakter ve kişiliğin oluşumu için seçimler yapmamız gerekir.  Bu seçimler, bize bazen kendisini apaçık belli ederken, bazen de hiç farkında olmadan yaşamımızın kilometre taşını oluşturur. İnsanın bütün hayatı böyle şekillenir diyebiliriz. Yaşam biçimimizi kendimiz belirleriz. Peki, nereden geldiğimizi biliyor muyuz? Evet ya da hayır.  Nereye gideceğimizi? Hayır.  Bütün bunlar arasında ise tek bir  gerçek var.  Yaşamın ucuna olan bu yolculukta, insan sürekli arayandır.   Ne arar? Ne bulur? Bulduğun da tatmin olur mu? Aramaya cesaret edebilir mi? Bu yolculuk ya kendisine çıkar ya da hiçliğe.  
      Bende böylelikle,  24 yaşımın sonuna doğru bir varoluş arayışına çıktım.  Yaşamın ucuna belki varacağım, belki aradığımı bulacağım. Bu yolculuğun sonunda ise ya kendime çıkacağım ya da hiçliğe.  Ama ne derler? "Sonunu düşünen kahraman olamaz." 
 Şimdi bu  yolcuğuma sizler de tanık olun.  Bu yolun sonu nereye gider?  Kendime mi çıkacak yoksa bir hiçliğe mi? Yola çıkarken, Porphre Eglantine  şu dizelerini buraya bırakıyorum. 

Arıyorum.
Koca bir çölde,
Sonsuz bir kum denizinde
Arıyorum.
Yitik yolu arıyorum.
Bulamadığım yolu...
Bir orada bir burada.
Bütün yönlerde ruhum.
Bulamıyor aradığını.
Bu korkunç boşlukta.
Her yanım kum...
Alabildiğine parlak, boğucu...
Kumlar uzanıyor çevrenin sonuna değin
Sonra bir ses duyuyorum
Tatlı, gür ve kahredici
Diyor ki bana: "Yitik bir ruh sanıyorsun kendini sen! Bir ruh sanıyorsun kendini.Yanılıyorsun. Bir ruh değilsin gerçekte. Yitmiş de değilsin.
Bir hiçsin yalnızca. Yoksun sen."

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR DAVA'NIN PEŞİNDE: DİRENME, ARAYIŞ, KABULLENME